
Anna rolünde Keira Knightley vardı. Başarılı bir oyunculuk olmuş ama Anna’nın ağırbaşlı yönünden ziyade aşkı için sınır tanımayan yönünü daha çok ortaya çıkarmış. Jude Law, Anna’nın kocasını oynuyor. İçine dönük, sevgisi için susan, yer yer tutkulu, çaresiz aşık rolünün hakkını vermiş. Taylor Johnson ise beni büyüledi. Başka filmlerde de görmek istiyoruz kendisini, hep görmek istiyoruz. Hollywood sineması’nın aranan jönlerinden olsun, yerine kimseler konamasın istiyoruz. O derece.
Kitabı okumadıysan, (okumadıysan gözüme gözükme) o dönemin Çarlık Rusyası, köylüleri, toprak efendileri, aşkı, alt sınıfı, üst sınıfı, ekonomisi, politikası, köylüleri hakkında bir çok şey öğrenebilirsin. Bununla bitmiyor. Edebiyat, müzikal, tiyatro ve dansın sinemayla bütünleştiği bir film olmuş. Görsel ve duyumsal şölen.
Unutulmaz sahneler arasında ise; bir vals sahnesi vardı ki Anna’nın siyahlar içerisinde salonun ortasında dans ettiği. Bir sahne ancak bu kadar aşk ve gerilim yüklü olabilir.
Tolstoy efendi bir yerlerden izliyorsa, kesin yüzünü güldüren bir film olmuştur. Arşivlik bir film. Bir de ben dönem filmlerine bayılırım.
Merak uyandirici en kisa surede izleyecegim sayende. Kisada olsa sinemadan uzak kalmistim sayenizde bu flimle geri donus yapacagim. ...
YanıtlaSiliyi bir seçimle geri dönüş yapmış olursunuz :)
SilRomanin ciddiyetinden uzak. Karakterlerin anna levin ve kiti haric plastik kalmasi, levin'in roman boyunca inancini sorgulamasinin filmde goremeyisimiz, anna'nin intiharinin filmde gecistirilmesi, vronski'nin itici dis gorunusu. Bunlari gormek beni uzdu. Ama filmin estetik yapisi cekim teknigi gorulmesi gereken bir deneyim. Roman uyarlamasindan baska yeni bir anna kar. Yorumu idi.
YanıtlaSil