14 Nisan 2013 Pazar

Emlakçıların Aslında Söylemek İstedikleri:

Son yazımda, bu yazının konusunun “emlakçıların aslında demek istediklerini” olacağından  bahsetmiştim. Baştan belirteyim. İşini çok iyi yapan emlakçıları bu genellemenin dışında tutuyorum ama genel profil ve aslında denmek istenenler şu şekilde:
Deniz manzaralı: orada bir köy var uzakta.
Lüks: evin muslukları var.
Süper lüks: banyosu bile var.
Kombili: o depozito çatır çatır ödenecek.
Aile apartmanı: apartmanda oturanlar akraba. Bol bol lafınız edilecek.
Aileye: fazla ses yapmayın, edebinizle oturun.
Öğrenciye: ev ahır gibi. Öğrenciden başkası tutmaz.
Bekara: ahırdan hallice.
Masrafsız: iki ayda toparlanır.
Biraz masraflı: burası aslında depo.
Temiz: evi hoş göstermek için temizlik yaptırdık.
Hilton banyo: biraz zorlarsan çamaşır makinasını banyoya sokabilirsin.
Depreme dayanıklı: son depremde yıkılmadı.
Sakin: kuş uçmaz kervan geçmez.
İzolasyonlu: kapılara pencerelere bant çekildi.
Möbleli: ev sahibinin kırık dökük birkaç eşyası var. atmaya kıyamadı.
Tarihi: bildiğin harabe.
Metro geçecek: 2025’e kadar bekle. Sonra rahatsın.
Ters dublex: yersen.
Şehre yakın, gürültüden uzak: Tekirdağ’a gelmeden önce.
Sıfırlanmış: eve makyaj yaptık.
Tadilatı yapıldı: yerlere en ucuzundan laminant parke döşendi.
Tavan boyanacak: dam akıyor.
Ferah: her odada pencere var.
Alçak giriş: kapıcı dairesi.
Doğayla iç içe: kot 4
Tatlı yokuş: bu yokuşu çıkan eşek çatladı.
Aklıma ilk seferde gelenler bunlar. Daha bunlara benzer neler neler duydum. “Bu bina yapılırken kepçe kırıldı” diyenler, “bu eve bir kişi daha baktı, aslında ondan da haber bekliyorum” diyerek acele ettirmeye çalışanlar, İlk gösterilen evi beğenmeyince, aynı fiyata olan daha düzgün evleri göstermeye başlayanlar, falanlar, filanlar…
Senin anlayacağın 40 türlü takla varmış bu işlerde. Allah ev arayanlara yardım etsin, tez zamanda buldursun, iyi emlakçılarla karşılaştırsın. Çünkü bu iş, zor iş. Ulvi yardım gerekiyor.

7 Nisan 2013 Pazar

Dünyanın En Berbat Çaresizliği: Ev Aramak

Günlerdir doğru dürüst bir şey yazamamamın elbet bir nedeni var. Yoksa duramam bilirsin ama o kadar yoğun günler geçirdim ki o kadar dağılmışım ki beyni toparlamak zor oldu. Ev aramak tam bir dertmiş. İnan bana iş aramaktan daha beter bir iş. Dünyanın en zevksiz, en sinir arayışı.
Yoğun günlerim, yakınmamdan da belli olacağı gibi ev aramakla geçti. İstanbul’da doğru dürüst bir ev bulabilmek hem çok zor, hemde kazıklanma ihtimali çok yüksek çünkü her sokağı bilmeniz mümkün değil. İstanbul’un değişik bir yerleşimi olduğu için de; istediğin semtte ev bulsan bile, sana o semtin çingene mahallesinde ki bir evini “kelepir” diyerek kakalama ihtimalleri çok yüksek.
Bu zor ve yorucu, insanı depresyona sokabilecek, rüyalarımda peşimden salonların, odaların kovaladığını gösteren süreçte ilerlerken, zirilyon tane deneyimim oldu. En az 50 emlakçıyla falan görüştüm. Beşiktaş’ın ve Şişli’nin bazı semtlerinin  bütün sokaklarını, hangi mahallelerin iyi olduğunu, hangilerinde oturulmaması gerektiğini çok iyi öğrendim.  
Emlakçılar ev arama ve bulma konusunda çok enteresanlar. Denize düşen mecburen emlakçıya sarılıyor. Bazıları, ne istediğimi anladı ve bana ona göre evler gösterdi, bazıları ise, sırf “belki tuttururum” mantığıyla, öyle saçma sapan, geometrik odaları olan evler gösterdiler ki görsen, gülerken ağlardın. Yorulduğuma mı yanayım, beni salak sanmalarına mı yoksa İstanbul’da ki bazı evlerin mimari yapısına mı yanayım… Tabi insan 50 tane emlakçıyla görüşünce, kandırılma ihtimali sıfır oluyor. Kaşarlandım bu konuda. İşin ilginç tarafı, müşteri olarak bu görüşmeleri yaptığım için, “iyi bir emlakçı nasıl olmalı” isimli bir tez çalışması yapabilecek düzeye geldim. Valla bir emlak ofisi açsam, tıkır tıkır işletirim. Müşteri, ev sahibi, emlakçı üçgeninin atar damarı olurum.
İşte, o emlakçı senin, bu emlakçı benim, o mahalle senin, bu mahalle benim bir iki ay geçirdim. İşe gider gibi ev aramaya gittim. Maceralarım anlat anlat bitmez.Neyse ki ben, bu ev konularında aramaya inananlardanım. Sonunda istediğimiz gibi bir yer bulabildik ve kendimi bu en berbat çaresizlikten kurtardım. Ev aramak ne kadar bezdiriciyse, ev bulmak da o kadar keyif verici. Şimdi işin zevkli tarafındayım. Taşınma, yeni eşyalar, mahalleye alışma gibi ;)
Not: bir sonra ki yazım; “emlakçıların aslında demek istedikleri” olacak.