
Bu yemeklerin özelliği daha önce gitmediğimiz ve merak ettiğimiz bir yeri seçmemiz. Safi Meyhane de bu yerlerden birisiydi. Sosyal medya sayesinde (sosyal medya demekten de nefret ederim bu arada) millet lokasyonunu Safi gösterdikçe bizde de “nasıl bir yer yahu bu Safi” sorusu içimizi kemiren bir meraka dönüştü.
Gittik gördük. Merakımızla gurur duyduk. Onun sayesinde bir yerde. Bir gün sonumuz “kedi meraktan öldü” durumuna dönecek, ibret olsun diye bizi anlatacaklar heryerde. “çok meraklıydılar, sonra böyle böyle oldu” diye diye şehir efsanesi olacağız.

Müziğe gelince; canlı müzik değil. 70’ler 80’ler Türkçe pop, aralara sıkıştırılmış Müzeyyen Senar, Zeki Müren. İyi tarafı, müziğin asla sohbeti bölmemesi.
Mezelerde ise; (bir insanın ağzı “mezeler” yazarken nasıl sulanır, biri bana bunu açıklasın) hem eskiye dair bir çok meze var, hem de yeni tatlar var. daha önce görülmemiş mezeler. Rakıyla marine edilmiş levreği tavsiye ederim. Sıcak mezelerde ise güveçte balık kokoreç harikaydı. Mutlaka denemelisin. Balık böreği de ikinci bir alternatif olarak aklında bulunsun. Ana yemekler konusunda yorum yapamayacağım çünkü mezelerle karnımızı doyurduk. Bir tek tatlıya yer kalmıştı. Bir sufleyi üç kişi paylaştık.
Sıra geldi hesaba. Beklediğimden çok daha az geldi. Yani şöyle söyleyeyim. Beklediğimin, 2/3’si kadar bir hesap geldi.
Hem dekoru, hem mezeleri, hem müziği, hem de hesabıyla beni keyiflendiren bir yer oldu. tavsiye ederim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder