18 Nisan 2012 Çarşamba

Extremely Loud and Incredibly Close


     New York Times’ın “Göz Kamaştırıcı fikirlerle dolu, zeka fışkıran bir roman” diyerek bahsettiği, daha sonra uyarlanarak yönetmenliğini Stephan Daldry’nin yaptığı, Tom Hanks ve Sandra Bullock’un oynadığı ve Türkçeye "Çok Gürültülü ve Çok Yakın" olarak çevrilen harika bir film.
    Neresinden başlasam da anlatsam bilemedim. Pazar öğleden sonramı,( evet hem de hava çok güzelken), bu filmi izleyerek geçirdim. Film, 9 yaşında ki Oskar’ın babasını 11 Eylül saldırılarında kaybetmesiyle ve daha sonra babasının ona öğrettiği ip uçlarından ve keşfetme azminden yola çıkarak şehirde bir anahtarın hangi kutuyu açtığını bulmaya çalıştığını anlatıyor. Ama ne anlatma, “babam ve oğlum”dan beri böyle zulüm görmedim ben, bu filmde ağlamayanın duyguları olduğundan şüphe duyarım, o derece. Film’de inanılmaz tesadüflere, 9 yaşında babasını kaybeden bir çocuğun çektiği acıya, babasıyla arasındaki bağı nasıl korumaya çalıştığına tanık oluyorsunuz. Bir de filmin sonunda “evet yaa, bu Amerikalılar da insan aslında; 11 Eylül’de yaşadıkları öyle böyle bir şey değildi.” diye bir düşünce oluyor aklınızda.
   Oscar’da filmin hakkı çok yenmiş. Bu yılki bir çok filmden her açıdan daha iyiydi bence. Çocuğun oyunculuğu inanılmazdı. Karşımda olsa, kollarımı açar “Oskar, gel tatlım, ikimiz doya doya ağlıyalım” derdim.
   Kalbimde yer eden cümle ise: "you can't love anything more than something you miss." Oldu, bir anda yanımda olmayan, olamayan (fani dünya, malum)  bütün özlediklerimi düşündürdü ve ne yazık ki oldukça gerçek. Hiç bir şeyi onlar kadar çok sevemiyorum.  
  İyi bir gününüzdeyseniz, sakın izlemeyin. Ha yok kötü bir gününüzdesiniz, şöyle bi ağlasanız açılıp rahatlayacaksınız, o zaman bu film, tam da o gün, sizin için, ummm ne derler ?- biçilmiş kaftan.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder