Şöyleydi,
böyleydi derken tatilin sonuna geldim hatta İstanbul’a dönüşü yaptım. Datça’dan
da yazarım diyordum ama annemin notebookuyla blogerlık pek bir zormuş.
Kurtarıcım, pembe defterime not aldıklarımı geçiriyorum şimdi.
Tatilin
bitmesiyle benim surf maceramda bitti ama ne bitme; ben diyeyim “4-5 günde
rüzgarın kızı oldum”, sen de “Seçil boardu yelkeni ağlattın.” Şaka tabi ama
bayaa yol kat ettim. son iki günde bana ders veren Tolga’nın yerini, daha
profosyonel olan ve yelkenle her türlü manevrayı, artistik hareketleri falan
yapabilen Musa aldı. Bu öğretmen değişiminin iki sebebi olabilir. Ya dediler
“bu kız çok iyi, gizli bir yetenek, daha profosyonel olanımız ilgilensin” yada
“ne yaptıysak anlamadı, bir de sen dene” dediler. Henüz hangisi olduğunu
bilmiyorum fakat bana göre kurbağalama dışındaki yüzme tekniklerini doğru
dürüst beceremeyen bir insan olarak gayet iyiydim. Hele son gün, suya boardla
imzamı atacaktım. Yani o kadar değil tabi ki de ama açıklardan ( açıklardan dediysem,
Simi ye yakındık, o kadar açık yani, sen düşün ) kıyıya , hem de tek başıma,
usta manevralarımla gelmeyi başardım. E bu da insanlık için küçük, benim için
büyük adımlardan birisiydi.
Bu arada,
şeytan kulağına kurşun, pek bir şanslıyım. Benimle surf yapan rus bir kız
vardı. Nina. Nina makinasıyla fotoğrafını çektirirken hemen ben de atladım “
benimkini de çeksinler nooolur nooolur” diyerek. Sevimliliğime karşı koyamadı
tabi ki. Böylece surf derslerimi ölümsüzleştirdim.
Asıl önemli
olan konu şu ki, benim surfe başladığımı blogdan okuyan bir çok arkadaşım pek
bir heveslendi. “Bu kız bu zayıflıkla yaptıysa biz hayli hayli yaparız”
dediler. Evet yüzüme de söylediler. Böyle de acımasızlar.
Buradan
benim gibi, ince yapılı, zerafet abidesi, narin kızlara sesleniyorum. Ben
yaptıysam siz de yapabilirsiniz. İlk derslerde ki düşmeleriniz, bacağınızda,
oranızda, buranızda oluşan morluklar sizi yıldırmasın. Yapabilmeye
başladığınızda, aldığınız zevk inanın hepsine değer.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder