Gönül rahatlığıyla
söyleyebilirim ki, Datça yazlık mekanlar arasında bar ve gece hayatı yerine,
tatilcilere sanatı aşılamaya çalışan tek yer. Bu yüzden sanırım, Datça da boş
adam pek olmuyor. Herkes hummalı bir şekilde bir şeyler yapmanın peşinde.
Denizleri ölümsüzleştiren
sanatçı Nedim Celkan da bu insanlardan birisi. Tanışmamız tamamen tesadüftü. Bi
akşam sahilde dolanırken birden Datça Sanat Sokağı’nı gördüm. Hemen daldım tabi
ki. İlk gördüğüm sergi Nedim Celkan’a aitdi. Gözlerime inanamayacağım eserlerle
birbirimize bakıyorduk. Kurutulmuş balıklardan yapılan eşsiz tablolar, cansız
akvaryumlar, hepsi karşımdaydı. Daha önce hiç böyle bir şey görmediğim için hem
enteresan geldi, hem de bende bir merak uyandırdı. Nedim Bey’in eşiyle hemen
oracıkta başladık sohbet etmeye, daha sonra Nedim Bey de bize katıldı. Bu sokağın
yapılmasına ön ayak olduğundan ve eserlerini nasıl ortaya çıkardığından kısaca
ayak üstü bahsetti. Ama bana yetmedi tabi ki. Ertesi gün için görüşmeyi ve bu
konuda daha detaylı bilgi verip veremeyeceğini sordum. Sağ olsunlar, zarif
eşiyle birlikte bizi evlerine davet ettiler.
Eve gittiğimizde
sanki bir balık müzesindeydim. Nedim Bey’in bir çok eseri duvarlarda, masada,
zigonların üstünde kısaca her yerdeydi. Görmüş olduğunuz fotoğraflar tamamen
deniz ürünlerinden yapılmış ve boya kullanılmamış. Şimdi sıkı durun: dünyada
bunu yapan tek kişi Nedim Celkan. Yurt dışına gitse acayip ilgi görürdü fakat
sponsor sıkıntısı yüzünden kendisi çıkaramıyor. Bu eserlerin korunarak yurt
dışına çıkması da bir hayli külfetli. Sonra başladık kahvelerimizi içerek sohbet
etmeye, deniz ürünleriyle tablo yapmak nereden aklına geldi, bu iş nasıl
başladı, balıklar nasıl kurutuluyor, yıllar geçtikçe eserlerin değeri ne kadar
artıyor, merak ettiğiniz her şey yarın blogda J
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder