6. yy’da
imparator Justinien tarafından yapılmış. Geçenlerde ikinci kez gidip gördüğüm,
güzelliğin ve korkutuculuğun bir arada ne kadar anlam bulduğuna bir kez daha
şahit olduğum fantastik bir yer Yerebatan Sarnıcı.
“Korkunç güzel”
kelimeleri, başka bir yeri bu kadar net ifade edemezdi herhalde. İçeriye girdiğiniz
anda hafif bir korku duyuyorsunuz ama güzelliğinden de kendinizi alamayarak
başlıyorsunuz iskelede, su damlalarının yukarıdan suya düşüşünü izleyerek yürümeye.
İskele üzerinde,
o loş ışıkla ilerlerken suya baktığınızda düşen damlalarla birlikte, o suda
yüzen kocaman balıkları görüyorsunuz. O güzel ambiyansı, o anda balıkların
oraya nereden geldiğini düşünerek bir anda bozdum tabi ben. Sonra içten içe
üzüldüm onlar için, "gün ışığı göremeden yaşayıp ölüyorlar burada, ayy yazııık" diyerek. Neyse,
ilerlemeye devam ediyorsunuz iskelede. Sonlara doğru karşınıza Medusalar çıkıyor.
Oraya para atıp dilek falan dilemişler. Ben tabi ki, o anda da, o paraları
kimin topladığını düşündüm.
Medusaların birisi
ters, diğeri ise yan yan bakıyor. Öyle olmalarının sebebi, hristiyan olan
Bizanslıların, batıl olarak kabul ettikleri tanrılara hakaret amacı taşıyormuş.
Hayır insanın aklından geçiyor sonuçta, o yy da sarnıç yaparken bile, içine
medusa koyacak kadar sanat ruhu taşıyorsun, bir de o medusanın birini ters,
diğerini yandan baktırarak anlam yüklüyorsun. Şaşılacak olay asıl bu. Sanat nereden
nerelere gelmiş.
Fakat, bütün
bunların yanı sıra, sütunlardan akan damlaların, Medusa’nın göz yaşları
olduğunun söylendiği bir efsane de var.
Muhakkak gidilip görülmesi gereken bir yer. İçeriye
girdiğinizde “korkunç güzel” dememe hak vereceksiniz. Müze olmasına rağmen,
müze kartı, sarnıç belediyeye ait olduğu için burada geçmiyor ama TC vatandaşlarına
giriş ücreti 5 lira. Sıkıntı yok. İmparator Justinien’e de ayrıca hayranlığımı
bildiriyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder