Samsun müftüsü geçen hafta zehir zemberek açıklamasını yaptı. İçinde tutsa daha iyiymiş. Kur-an’da geçen isimlerin bazılarının çok da anlamlı olmadığını söylediğinden beri, ismi Kur-an’da geçen herkes bir anlam araştırmasına başladı. Önceden rahattı tabi. “Adının anlamı ne” sorusuna Kur-an’da geçiyormuş cevabı verilip geçilirdi. Şimdi işin rengi değişti. Bomba anlamı olan isimler çıktı ortaya. Kulağa hoş gelen ama bir o kadar boş olan isimler.
Ben rahatım. Kur-an’da falan geçmiyor adım. Tamamen babaannemin egosuyla alakalı bir durum benimkisi. Annem hamileyken, babaannem kendi isminin bana verilmeyeceğini anlayınca, bulduğu bir ismi bana vermeye karar vermiş. Başlamış benim adımı düşünmeye. Bir gün, iki gün derken, mahallede bir kadının torununa “Seçiiiiiiillllll, Seçiiiiiilll” diyerek bağırdığını duymuş. İşte büyük ilham anı o an. O anda hissettiği aydınlanmayla, kendisi bir iki kere evin içinde bağırarak demo yapmış. Sonra da “hem ekosu güzel, hem yerle bir olan egomu toparlar” düşüncesiyle adımın Seçil olmasına karar vermiş biricik babaannem. Daha farklı, buram buram anlam kokan “aaa, ne kadar manidar “ dedirtecek bir hikaye anlatmak isterdim ama olay bu. Bu arada babaannemin adı Hatice, yani şu anda Hatice’nin seçtiklerini de okuyor olabilirdin. Hatice de bir derece yine, ya o mahalle de torununa seslenen kadın "Kezbaaaan" diye seslenseydi ne yapardım. Halim nice olurdu, sen düşün. Kezban seçti. Başlığa bak.
Hayatımın ilk büyük seçimini yapmam ise kardeşim doğduğunda oldu. 3,5 yaşındaydım. Babamla annem aralarında karar veremeyince, bana sordular. Ben de, babasına aşık her kız çocuğunun vereceği cevabı vererek, babamın istediği ismi seçtim. İsim annesi sayılırım ufaklığın.
Seçmeye çocukken başladım, o yıllardan beri hep seçerim ben elimde bir mikrofon diyerek, iğrenç bir geyikle Samsun müftüsü yüzünden dadandığım isim konusunu kapatıyorum. Bütün bunları neden anlattıysam artık, saçmalıyorum mütemadiyen. Gece yazıyorum, ondan oluyor bunlar. Yoksa hiç saçmalamam, valla bak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder