11 Aralık 2012 Salı

Beynimi Oyunla Yedim

Başlıktaki “oyun” kelimesini gördüğünde bilgisayar oyunlarından bahsettiğimi anladıysan, ne anlatmak istediğimi de az çok anlamışsındır.
Her şey, geçen hafta Kem’in ipad’ini almamla başladı. Yüklediği oyunlara, önce bir göz gezdirip “iyiymiş ya, oynarım ben bunları” diyerek kendi sonumu hazırladım. Ben ki yıllardır masum masum solitaireda fal bakmış, face’deki oyunlara bile itibar etmemiş bir insandım, şimdi ise oyun manyaklığının verdiği yan etkilerden muzdaribim.
Bozulan uyku düzeni, bel boyun ağrısı, gözde kanlanma, güneşe karşı aşırı duyarlılık, dışarıya çıktığında bir an önce eve dönüp oyuna devam etme düşüncesi, asosyalleşme, bunlar en hafif yan etkiler. Asıl etki beynimde oldu. Yolda sürekli kaldırımdan kaldırıma atlayarak yürüme isteği, arabaları bazen vagon olarak görmem, balkondan balkona atlama mesafesi hesaplamam, yerlerde coins aramam, bana bakan insanların aslında zombi olduğuna dair yersiz bir inanç... bu aralar, bildiğin kırmış durumdayım.
Yıllar önce de böyle olmuştum ben. Tetris vardı o zamanlar. Hay gidi hayyy. Gece gündüz tetris oynamaktan, gece yatağa yattığımda kafamda blokları yerleştiriyordum. Şimdi, aynı o halime döndüm. Rüyalarımda oyun görmeye başladım, zombi öldürme tekniği geliştiriyorum  ama yok bu böyle gitmez. Oyunlarla geçen iki gün daha tanıyorum kendime. İki gün daha doya doya oynayıp, hoplatıp, zıplatıp, iki gün sonra hepsini silmeye karar verdim. Ben bu oyunu bozarım.
Eksikliğini hissedeceğimi biliyorum. Yüreğimde derin bir özlem duygusu bırakacak ama böyle de yürümüyor. Beynim kangren oldu yemin ederim. Şu yazıyı yazarken bile, bitse de devam etsem duygusu sardı dört bir yanımı. Neyse hadi ben kaçıyorum. Birkaç arkadaş buldum online, daha onlarla köy basıcaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder