Geçenlerde annemle Cevahir’de o ev mağazası senin bu ev mağazası benim gezerek, peçetelik gibi saçma sapan bir şey ararken, birden karşımda o’nu gördüm. Masanın birine, her zamanki şıklığıyla oturmuş, kahvesini yudumluyordu. Sonra her şey büyük bir doğallıkla gerçekleşti. Annemin birden Halit Kıvanç’a doğru yürüdüğünü gördüm. Bende arkasından tin tin tabi. İçimden de yanına gidince ne söyleyeceğini merak ediyorum. Sonra annemin “sizi çok iyi gördüm, böyle gördüğüme çok memnun oldum” demesiyle birden sohbet başladı. Ben şaşkın izliyorum. Bir taraftan da içimde bir mutluluk, yılların Halit Kıvanç’ı karşımda, bizimle sohbet ediyor. Büyük bir zerafetle, bize doktorunun Şişli’de olduğunu, kahve içmek için oraya geldiğini, artık 90’ına merdiven dayadığını ama radyo, TV işleriyle vakit geçirdiğini anlattı. Bu arada, bunların hepsini ayak üstü konuşuyoruz. Masasına oturmuş falan değiliz. Biz yanından ayrılırken de, anneme sağlıklı bir yaşam, bana da parlak bir gelecek diledi. Pozitifliğine, zerafetine, beyefendiliğine hayranlığım bir kez daha arttı.
“Çocukluğumda konuşma zorluğu çekiyordum, bu olay aileyi çok üzdü. Sonunda komşulardan biri imdada yetişti. Evinde kanarya besleyen bir hanım, kafesteki kuşun suyundan içirdi bana. Bir süre sonra konuşma zorluğum ortadan kalktı. Şimdi ötmeyen kuşlara benim suyumdan içiriyorlar” demişti bir zamanlar mikrofon cambazı. 1926 yılında Fatih’de beş kardeşten biri olarak doğmuş. Ortaokulu Tokat’da bitirmiş. Hukuk fakültesine giderken “guguk” dergisinde yazmaya başlamış. Fakülteyi bitirdiğinde, bir süre yargıçlık yaptıktan sonra İngiltere’ye giderek BBC’de maç spikerliği yapmaya başlamış.
Benim kendisini bilinçli olarak hatırlamam ise, bir 23 Nisan gününe denk gelir. “şimdi de Polonyalı çocukların danslarını izliyoruz” demesini çok net hatırlıyorum mesela. Bu güne kadar sayısız program yapmış, kitap yazmış, maç anlatmış büyük üstat. Türk televizyon tarihine geçecek isimler arasında en önemli isim bence. Dünya basınında Peleyle röportaj yapan ilk gazeteci olduğunu ve Papa’yla görüşen ilk Türk gazeteci olduğunu da hatırlatmazsam olmaz şimdi. “Bir koltukta kaç karpuz” isimli kitabında, Anadolu’ya tayin olduğunda akreplerle arasında geçen mücadeleyi, radyodan TV’ye geçişini, yaşadığı zorlukları ve hayatıyla ilgili pek çok detayı seninle sohbet eder gibi bir dilde yazmış. Bir solukta okunan kitaplar arasında, kesinlikle tavsiye ederim. Kitabı bitirdiğinde Halit Kıvanç’la sohbet etmişsin gibi bir tat kalıyor ağzında.
O kadar çok seviyorum ki onu, yazdıkça yazasım geliyor. Televizyonda ne zaman görsem yüzüm gülüyor. Bu aralar NTV Radyo’da hafta sonu programı yapıyor. Denk geldikçe dinliyorum. Türkçe sunumu ve akıcı konuşmasıyla, düzgün konuşmaya imrendiriyor beni. Samimiyeti, içtenliği, sempatikliği ve sıfır ego halleriyle düzgün bir insan olmanın cevabı gibi benim için.
Bu arada, gördüğümde dikkatli inceleyince fark ettim. Saçları şakaklarından hafifçe açılmış. Ufak bir yaşlanma belirtisi olduğunu düşünüyorum. ;))
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder