Ardında bıraktığı enkazlı ve kırık dökük kalplerle birlikte bir sevgililer gününü daha geçirdik. Bu sevgililer günü ölsün. Gerçekten ölsün. Ben işin kapitalizmle olan bağlantısından falan bahsetmeyeceğim. Zaten o konulara girmek benim işim değil ama bu sevgililer günü yüzünden ne ilişkiler heba oldu. Derin araştırma çalışmamın sonucunda üç tip sevgililer günü insanı olduğunu buldum.
a) Sevgilisi olmayanlar.
b) Sevgilisi olup, sevgililer gününü kutlamayanlar.
c) Hediye alıp, hediye bekleyenler.
Şimdi bu grupları teker teker incelediğimizde, “a”grubu için söylenecek çok fazla şey yok. Sevgililer gününe, bu güne kadar çok anlam yüklemediyse, depresyonsuz, sakin, soğukkanlılıkla atlatabilir ama ne kadar anlam yüklenmese hatta sevgilin olmasa bile yine de hafiften bir sızı olabiliyor. Kendimden biliyorum. Ha birde çok anlam yükleyip sevgilisi olmayanlar var. Onlar da depresyona giriş yapıyorlar bu günle birlikte.
“b” grubu ise zaten beklentisiz ama şunu iyi biliyorum ki, “b” grubu mensubu olup beklentisiz olan her insanın içinde bir yerlerde bir “acaba bir şey alır mı yaa” vardı. Hediye gelmeyince, kendileri de almayınca o “acaba” derinde bir yerlere gitti. Bir gün saçma sapan bir anda, saçma sapan bir sebepten gerginleşme olarak tekrar su yüzüne çıkacak.
“c” grubu her ne kadar en idealleri gibi görünse de, “iki tarafta hediye alıyor işte, herkes memnun, günün anlam ve önemi de yerine geliyor” gibi olsa da, aslında öyle değil. Çünkü ne alınırsa alınsın asla beklentiye cevap olmaz. Tabi ayrıca bir anlam yüklenip evlenme teklifi yapılmadıysa veya bu teklif alınmadıysa. Ha bir de şu olabilir; ihtiyaçlar önceden bir şekilde belli edildiyse, beklenen hediye gelebilir.
Bir de bunların dışında asıl problemi oluşturan başka bir grup var. Biri “b” grubundan, diğeri “c” grubundan. Tam bir ölüm ikilisi. İşte heba olan sevgiler derken tam olarak bundan bahsettim. Genellikle erkek “b” grubundan oluyor, kız “c” grubundan. Ölüm ikilisi gibi bir durum söz konusu. Benim etrafımda ki “c” grubundan iki kız arkadaşımın sevgililer gününde yaşadıkları hüsran anlat anlat bitmez ama biri akıllı çıktı. Hediye alırsam vereyim, atlamayayım hevesli gibi dedi. Diğeri hediyesini verdiğiyle ve bir çiçek bile alamadığıyla kaldı.
Yani bu “sevgililer günü” denen şey gerçekten ölsün. Mutlu olan sayısı az, beklenti fazla. Düşününce ne kadar beklentisiz olunabilir ki. Reklamların maşallahı var. Bu konuda çok iyi çalışıyorlar, başta Atasay olmak üzere. İnsana zorla bir şeyler aldıracaklar. Almayan tü kaka.
Birden fazla sevgilisi olup “c” grubundan olanların yaşadığı kaosu düşünemiyorum bile. Onların işleri çok zor işte. Söylemeden geçemeyeceğim; bir de o gün, sokaklarda, elinde ki kırmızı gülü bayrak gibi sallayan kadınlar bitiyor her yerde. Kezbanlığın üst safhalarında yerlerini aldılar.
Neyse ki, bu yılki sevgililer günü katliamı da bitti. Olan oldu artık. Herkes rahat bir nefes alabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder