12 Mart 2012 Pazartesi

Van Gogh Alive

     3000' den fazla dijital imajın kullanıldığı, Van Gogh' un 1880 ve 1890 yılları arasında yaptığı resimlerden ve Theo' ya yazdığı mektuplardan seçilmiş bazı cümlelerden oluşan segi  tam anlamıyla baş döndürücüydü. İçeriye girer girmez Erik Satie Gnossiene'yi duymam içimde zaten bi coşku yarattı.

     Antrepo da ki karanlık tünelden geçerken neyle karşılaşacağım konusunda hiç bir fikrim yoktu. Tünel bitip de salona girdiğimde resmen büyülendim. Bir tarafta Van Gogh cümleleri gösterilirken, diğer tarafta ( diğer taraf dediğim kolonlar, sutunlar, boydan boya duvarlar, hatta yerde bazı bölümler ) gösterilen cümleye bağlı bir resim, bir diğer tarafta resme bağlı bir animasyon, bir diğerinde resimden kesitler görüyorsunuz. Nereye bakacağımı şaşırdım desem yeridir. İnanılmaz bir renk cümbüşü. Gerçek eserleri görsem, çok samimi söylüyorum bu kadar etkilenmezdim. Benim için reklamında söylediği gibiydi " çerçeve yok, resmin içindesiniz " Evet, resmin içindeydim. Çok başarılı bir kompozisyon olmuş.
     Otoportrelere bakarken Van Gogh un yıllar içinde değişerek nasıl karamsarlaştığını, Gaugaine' e olan bağlılığını (o kadar bağlı ki, kulağını kesme sebebi) , Fransa ya olan düşkünlüğünü, Japon sanatına olan merakını, Theo ya olan sevgisini, akıl hastanesinde olduğu dönemde neler hissettiğini rahatlıkla anlıyabiliyorsunuz.

      "Yıldızları ve göklerde ki sonsuzluğu fark edin, O zaman hayat neredeyse büyülü görünüyor." Beni en çok etkileyen cümlelerinden birisiydi, bir diğeri de resim yapmasını anlatan " Duygularım zaman zaman o kadar güçlü ki, farkında bile olmadan çalışıyorum. Fırça darbeleri konuşmak gibi geliyor." oldu. 

     En kısa zamanda hatta, hafta içi bir günde ( daha sakinken gitmek için) tekrar gidicem, görmemek bana göre kayıp olur.

    Tek cümleyle özetlersem; kesinlikle bir sergi değildi, Van Gogh meditasyonuydu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder