5 Nisan 2012 Perşembe

80 Mektup

 
   Dün laptopım arızalanınca, yapılırken madem bekliyorum festival filmlerinden birini izliyeyim vakit geçsin dedim. Hani size gideceğim filmleri yazmıştım ya, boş vaktim var nasılsa, ne çıkarsa bahtıma artık dedim, demez olaydım.

    80 Mektup vardı, film 25 yıl öncesinin Çekoslavakya' sında geçiyor. Konusu; kocası İngiltere' de olan ve onun yanına gitmek isteyen bir anneyle oğlunun bir günü ama filmi çocuğun gözünden görüyorsunuz. Çocuğun bakış açısını yansıtmaya çalışmışlar. Mesela, anne evrakları hazırlarken çocuk onu bekliyor, biz de çocukla birlikte bekliyoruz. Sonra anne geliyor, bir yerlere yürüyorlar, anne yine çocuğa bekle diyerek gidiyor, biz yine çocukla bekleyip gelene geçene bakıyoruz. Otobüste gidiyorlar, camdan yola bakıyoruz çocukla birlikte ama ne bakma vallahi o yol beni tuttu. Bir de ses olayını nasıl abartmışlar; yürürlerken sadece ayak sesi duyuyoruz, kadın kocasına mektup yazarken sadece kalemin kağıt üzerinde çıkardığı sesi duyuyoruz.

   Film yönetmenin hayatından biyografik özellikler taşıyormuş. Nasıl sıkıldım, nasıl sıkıldııım anlatamam. 75 dakikalık zaman kaybıydı benim için. Vaktim olduğu için sonuna kadar kaldım, belki sonunda bir şey olur dedim ama yok, hiç bir şey olmadı. Salonun yarısı dayanamadı sonuna kadar.

   Bir de o çocuk, kahvaltı yapmadan akşama kadar annesiyle aç miiraç dolaştı. Annesi de " gel şurdan bir şey alalım, yolda yersin" filan demedi. İşte bu bana çok dokundu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder