2011 yapımı
olan ve geçen hafta sinemalarda oynayan bu film, son yıllarda açık ara farkla
izlediğim en güzel Fransız filmiydi. Fransız sineması durmuş saat gibi, arada
sırada doğru şeyler yapabiliyorlar.

En can alıcı
cümlesi Phillippe’nin, ölen eşinden bahsederken “ benim asıl engelim tekerlekli
sandalyeye sahip olmam değil, onsuz olmam” demesiydi. Yaaa, böyle de duygusal
bir adam var filmde.
Son
dönemlerde o kadar kötü filmler geldi ki, intouchables bunların hepsini bir
yere gömüp, “ben geldim” dedi. Bu kadar geç izleyip yazdığım için pişman oldum.
Gerçek hayattan bir masal diyebilirim bu film için. Ağlatmadan duygulandırmak,
üstüne bir de güldürebilmek hiç kolay bir şey değil. Yüzümde ki tebessümlerler
film boyunca hiç eksilmeden kahkahaya dönüştü. İzleyin, pişman olmadığınız
gibi, sonrasında bana teşekkür ediceksiniz. Tek dileğim; Amerikan sineması
uyarlamaya kalkmasın.
PS: Filmin
müzikleri de harika. Filmin başındaki bir sahnede, earth wind and fire’ın
september’ı var diyeyim, siz gerisini düşünün.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder