Nihan en son
istanbul'a gelişinde, bana ballandıra ballandıra son yaptığı kurabiyeleri
anlatmıştı. Ama ne anlatma, dayanamadım sonunda, “çok merak ettim valla tadını,
İzmir’e geldiğimde bana da yapıyorsun aynısından” dedim. “Birdaha ki yapışımda
sana da yollarım kargoyla” diyiverdi. Aradan epey zaman geçti. Ben çoktan
unutmuştum ama ben unuturum Nihan
unutmaz, bunu da unutmamış.
Sabah uyandığımda telefonumda bilmediğim iki
numaradan gelen yaklaşık 15 cevapsız arama vardı. Kargo şirketi tabi ki. Geri
dönüp aradığımda “kargonuz var, ulaşamadık size” dediler. Utandım adamlara
uyuyordum demeye. “Dışardaydım telefonu duymadım” dedim. İyi demedi “170 kere
aradık, nasıl bir dışarıda olmak bu” diye. “1 saate kadar evinizde olur
evdeyseniz” dedi. Veeee yaklaşık bir saat sonra kurabiyelerim kapıdaydı. Demledim çayımı da, şu an yazımı yazarken bir taraftan Nihan’ın güzelim kurabiyelerini yiyiyorum, bir taraftan yazıyorum. Kavanozu da süslemiş, kıyamam. Kurabiye bu mudur, budur.Ellerine sağlık, Nihancığımın dediğin kadar varmış.
Kargodan gelen yiyecek paketinin mutluluğunu yaşamayalı uzun zaman olmuştu, bayaa bi uzun zaman. En son üniversitede annemin yolladığı kolilerde yaşamıştım. O kolilere ne olduğunu biliyorsunuz, herkes eve çağırılır ve çekirge sürüsünü aratmayan yeme içme isteğiyle sabah gelen kargo akşama tükenir J. Yıllar sonra bu sabah gelen kargoyla, bir an o yıllara gittim tekrar ama sadece bir an.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder