6 Haziran 2012 Çarşamba

Memleket Hasreti Denen Bir Şey Var


Nihayet Denizli ye gitme vaktim geldi. Aklımın bir yerleri zaten hep Ege deydi, şimdi kendimi de götürüyorum. Cumartesi yılların müzmin bekarı kuzenim Mehmet le, arkadaşım Pınar’ın düğünü var. Samimi samimi şimdiden söyleyebilirim ki efsane olacak. Yıllardır sülalecek bu anı bekledik çünkü.

Düğün bahane oldu, ama şahane oldu. Memleketimi özledim resmen. Meşhur oğlak kebabı ( bu sıcakta nasıl yiyeceksem artık, ama Enver Usta’yı tek geçerim. ), özkaymak dondurmacı, yanık kokulu kese yoğurdu, kahvaltı da yenen domatesin, biberin, salatanın tadı, zeytinyağının hasıyla yapılmış yemekler, Hacı Şerif’in içi dondurmalı sıcak helvası, kankalarım, canımdan çok sevdiğim babanem, kuzenlerim, Lal Şarap Butik … bunlar Denizlim dediğimde ilk aklıma gelenler.

Her zaman söylerim, Ege’li olmak anlatılmaz yaşanır. Ben burada ne kadar anlatsam da, yaşamadan bilemezsiniz. Şimdi bir de yaz geldi ya, Egeliler bilir. Beni balkonda yapılan, en az üç saat süren kahvaltı sofraları bekliyor orada. Neeerdeee İstanbul’da öyle bir keyif. Yapayım desen de aynı tadı vermiyor.

Memleket sevdam ne yazık ki sadece dört gün sürecek. Pazartesi akşamı Kelebek Ödülleri için buradayım. Önümüzde ki hafta blog da sizi acayip şeyler bekliyor. Denizli maceramdan alıntılar, kelebek ödülleri veeee çok bombastik bir röportajım var. Söylemek için çıldırıyorum ama kendimi tutucam. İnsanlık için küçük ama benim için büyük bir adım diyebilirim J. ( yok canım, Madonna değil ).  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder