5 Temmuz 2012 Perşembe

Simim İyiki Doğdun


Eve geldiğin günü hatırlıyorum. 4 yaşındaydım. Sense kundaklar içindeydin. Ev kalabalıktı. Annemle babam, beni bir köşeye çekip “ kardeşin geldi, ne olmasını istersin, kız mı, erkek mi ?” dediler. Hiç düşünmeden “erkek olsun” dedim. E bir prenseslik saltanatım vardı, kimseler olmasın benden başka istiyordum. Sonra annem bir kız kardeş istersem, hep benimle oynayacağını, arkadaşım olacağını söyleyerek beni kız olman konusunda ikna etti. Aradan biraz zaman geçti, o kadar miniktin ve o kadar güzeldin ki, aynı adın gibi bembeyaz bir sim damlasıydın. Seni kimselere sevdiremiyordum. “Benim kardeşim, siz sevemezsiniz” diyerek herkese karşı koyarak, tepinerek ağladım o yıllarda. Sonra büyümeye başladın. Benim en güzel eğlencem oldun. Her söylediğime inandığın yıllardı. Ölü taklidime inanıp, ağladığın zamanları hatırlıyorum. Sonra biraz daha büyüdün. Benim ergenlik yıllarımdı, seni öldürme isteğimin tavan yaptığı yıllar. Sen o yıllarda, ispiyonculukta sınır tanımıyordun. Hani beni gizli gizli ispiyonlayarak, evin en sevilen çocuğu olmanın hazzını yaşadığın yıllar. Hatırladın mı ?

Biraz daha büyüdük, bir gün geldin “abla, sana bir sır vericem” dedin. O günden sonra suç ortağım oldun. Her şeyimizi paylaştık. Senin odandaki masa lambasının ışığında saatlerce oturup konuştuğumuzu bilirim. Bir iki yıl sonra ben üniversiteye gittim. Kardeş özlemini ilk o zaman hissettim. İlk defa birbirimizden ayrılmıştık. Her ay geliyordum neredeyse seni özlediğim için. Bir gün bana “ abla sen gittiğinden beri akşamları seninle konuşmayı çok özlüyorum, her şeyimi sana anlatıyordum” demiştin. İçimin paramparça olduğu andı. Sonra ben geldim, sen gittin. Yaz tatilleri hariç, tekrar aynı evde yaşamamız bir on yıl sonra oldu. Yan yana değilken, zor olan bir on yıldı.

Uzakta da olsak sen hep en yakınımdın benim. Küçükken ispiyoncuydun, büyüyünce suç ortağım oldun, şimdi ise sırdaşımsın. “hatırlıyor musun, bir keresinde” diyerek başlayan cümlelerimiz, ortak hayat geçmişimizden. Bu yüzden akraba dedikodusu en iyi seninle yapılıyor. En iyi sen anlarsın beni. Yaralarımı ben gösterme semde görürsün. Ben üzüldüğümde anında beni neşelendirmeye çalışman, bana “daha fazla üzülüp, O’nu da üzmeyeyim” dedirtiyor. Sen üzüldüğünde ise ben ne yapacağımı şaşırıyorum. Hani dünyayı yak, üzüntüsü geçer deseler, hiç düşünmeden yakıcam, o derece.

Ağzımız burnumuz kaşımız gözümüz hiç benzemesede, havamızın benzediğini biliyorum. Bazen yaptıklarınla ve söylediklerinle “ yok bu insan değil, olsa olsa unidentified walking object” dedirtsen de sen benim başıma gelen en iyi şeysin. İyi ki doğdun, iyi ki benim kardeşimsin. Hep buralarda ol, bir yerlere gitme oldu mu ?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder