Neyse ki ben
Topkapı’da olmadığını bilenlerdendim. Geçen hafta Denizli’den gelen
akrabalarımla tarihi gezi yaptım. Bu güne kadar da hiiiiç Topkapı Sarayı’nı
merak etmemiştim. Dizi bile beni gidip görecek kadar etkilemedi. İçimden hep,
“birileri gelir, görmek ister; o zaman mecbur giderim nasıl olsa” dedim. Yıllar
geçti, haklı çıktım. Aklımla bin yaşıyayım, çok şey kaybetmemişim.

Biz haremi
es geçerek, sarayı görelim yeter dedik. “silah seksiyonu” ismi verilen bir yere
girdik ilk önce. Oldukça güzeldi. Gezerken insanın kılıçlardan birini eline
alarak “allah allah” diyesi geliyor. Fakat küçük bir oda daha var içinde. Kılıç
kuşanma falan gösteriliyor. Ben oraya girdiğimde çok daraldım. Çıktık oradan
dooğru hazinelere. En çok tahtları beğendim. Zaman içerisinde tahtlarda ki
değişimi falan inceledim. Hazineleri bitirdikten sonra da köşklere gittik.
Çoook farklı
beklentilerim vardı köşklerde. Gördüğümde bu muydu dedim. Köşklerde sadece
manzarayı beğendim. Onun dışında bütün odalar çini. Tamam çini de bizim
kültürümüzde ama, o çiniden odalara farklı sultan eşyalarını koysalardı, ne
bileyim girince içeriye şöyle bir o dönemin ruhunu yaşasaydık biraz. Ama yok,
bütün odalara bir sedir koymuşlar, boş boş çinili odalara giriyorsunuz. Osmanlı
mütevaziydi şöyleydi böyleydi, tamam ok, takdir de ediyoruz ama Kültür
Bakanlığı da Osmanlı mütevazi diye mütevazi olmak zorunda değil, o odalarda insan
yaşadı. Demiyorum ki sultanların tahtlarını, yakutlarını, elmaslarını koyun ama
gayet de başarılı taklitlerle o odalar donatılıp, içinde haseki yaşıyordu,
valide yaşıyordu, sultan yaşıyordu izlenimi verilebilir. Bu da gelene gidene “gerçeğine
uygun olarak yapılmıştır” yazılarak belirtilir. Dünyanın parasını kırıyorlar
oradan, hareme ayrı para, müzeye ayrı para. Bunu da yapsınlar. Haksızsam,
haksızsın de.
Ayrıca
unutmadan söyleyeyim. Sakın oralarda bir şeyler yiyip içmeyin. Biz yedik içtik,
kötü oldu. Cebine zarar arkadaşım. Yap sandviçini, al içeceğini, sonra gir
saraylara, yerken içerken gez…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder