10 Eylül 2012 Pazartesi

Bizce Kuru


Herkesin İstanbul’a dönmesiyle birlikte, ben de değişik günler yaşamaya başladım. Havaların da son güzel günlerini yaşaması sebebiyle kendimi; Çukurcuma’ya gidiyorum diyerek evden çıkıp, Bebek’de; evde oturucam bugün derken Ataköy Marina’da, Etiler’e diyerek çıkıp Kapalıçarşı’da bulabiliyorum. Arkadaşlarım sağ olsun. O kadar programsızlar kiii. Tabi bunun iyi tarafı, günlerimin çok sürprizli geçmesi, ertesi günkü programımdan asla emin olamamam.

Bu programsızlığın en tavan yaptığı zamanı geçenlerde yaşadım. Evden Chiliai’a diyerek çıkıp, kendimi Çayeli kuru fasulyecisinde buldum. Korkma. Çayeli’de değil. O kadar değil. Ortaköy de. Kem’le arabayla Ortaköy’den Princess Otel’in oralardan geçerken, birden bana “Bizce Kuru” yazan, esnaf lokantamsı yeri göstererek “Seçil buranın fasulyesi bi harika, meşhur Çayeli kurufasulyesi” demesiyle birlikte, arabayı park edip masaya ışık hızıyla oturmamız bir oldu.

Ben kuru fasulyeden nefret ederim. Yıllar önce Rize’de,(yıllar önce den kastim, taaaa ben lisedeyken) ailemle gittiğimiz Karadeniz gezisinde Hüsrev’de yediğim bir fasulye vardı ki, işte ben ondan sonra bir daha fasulye yiyemedim. O kadar güzeldi ki, hiçbir fasulye aynı tadı vermedi, o fasulyenin yerini dolduramadı. Annem Çayeli’den fasulye falan getirtti, aynısını yapabileceğini sanarak, ama kıyısından köşesinden geçmedi. Artık O’na üzülmesin diye “çok da güzel olmuş, şahane de olmuş, aaaa neredeyse aynısı da olmuş”dedik ama işin aslı çok farklıydı.

İşte ben orada yediğim fasulyenin tıpa tıp, neredeyse aynısını o akşam “Bizce Kuru” da yedim. Önce bir az kuru, az pilavla başlayıp, daha tabağımı bitirmeden ikinci az kuru siparişini verdim. O derece güzeldi yani. Sadece tavsiye etmiyorum, gitmeniz ve yemeniz için ısrar da ediyorum. Ben de en kısa zamanda annemle tekrar gidicem.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder