14 Ekim 2012 Pazar

Kuaför Dediğin Aç Olmayacak


Osman’la bundan birkaç yıl önce, şu marka olmuş kuaförlerin birinden, Kibariye sarısı saçlarımla çıktıktan sonra tanıştım. Dünyanın parasını bayılmışım, sonuç; Kibariye sarısı. “ Düzeltmeye bir ay sonra gel” diyerek, yolladılar bir de beni ama sana anlatamam, önce ki sonra ki fotolarım olsa, bir insanın nasıl çirkinleşebileceğini anlardın. Çıktım oradan, ağlıyorum yollarda rezil kepaze. Sim’i aradım hemen.  “Osmandayım ben, uğra bir göreyim” dedi. Kuaför salonuna adımımı atmamla, Osman hemen beni koltuğa oturttu. Sonra bir cerrah edasıyla “ volume 17’yle 23’ü karıştırın. Aralara volume 28 le ışık atalım. Saçı yıpratmadan halledelim, hastaya zarar vermeyelim” gibi cümleler kurarak beni insan içine çıkılacak hale getirdi. O gün bugündür hem çok iyi arkadaşım, hem de bana ne istediğimi bilen bir kuaför bulmuş olmanın dayanılmaz rahatlığını yaşatıyor.

Hayatta nefret ettiğim 3-5 şeyden birisi aç kuaförler. Kız erkek fark etmez. Eminim senin de başına gelmiştir. Arada, fön için mahallede ki kuaföre gidiyorum. Sanki kuaföre değil de, gözünü cebime dikmiş, para emici bir vampirin dükkanına girdim. İlk sorusuyla başlıyor “ saçınızı kendiniz mi boyuyorsunuz “ sorudaki kinayeye bak. Aklınca bana, saçların o kadar kötü ki ancak kendin boyamış olabilirsin demek istiyor. “Yahu 4 renk ışığı kendi kendime saçıma verebilsem zaten kuaför olurdum” diyince ben, hafif bir duraksıyor ama yıldırma çabaları bitmiyor. “fön çekmeseydik, topuz yapsaydık, at kuyruğu da olur, manikür lazım mı, pedikür lazım mı, kaşlara şekil verelim, saçınıza maske yapalım “ öldürüyor da öldürüyor beni. Bir fön 10 dk sürüyorsa ben 10 dk boyunca “gerek yok, şu an değil, başka zaman, teşekkür ederim” diyerek oturuyorum.
  
Osman öyle mi ama yaa, saçım yapılırken çayımı kahvemi içerim; bir taraftan Osman'la dedi kodu yapıp son trendleri konuşurken, diğer taraftan manikürümü pedikürümü yaptırırım, arada “sana çok yakışacak bir renk var Seçil, dur sen ben yapacam” diyerek beni hiç beklemediğim sürprizlerle karşılaştırsa da , her zaman bilirim ki, o dükkandan beni palyaço gibi çıkarmaz. Kuaför dediğin olay bir çeşit terapi.

Bu zamanda, seni anlayan bir kuaför bulmak, yolda reşat altını bulmak gibi bir şey. Değerini bilmek lazım. Son olarak tüm kuaförlere diyorum ki, aç olmayın, gözünüzü müşterinin cebine dikmeyin diyorum ve hooooop gangnam style müziğim ve Ajdar dansımla yanından ayrılıyorum.

1 yorum: