Grip deyip geçmemek lazım, William Shakespear’in 53 yaşında ölmesine sebeptir kendisi. Aynı zamanda Apollo 9’un astronotunun olduğu grip, dünyanın en pahalı gribi olarak tarihe geçmiş. Bu olay 1969’daki ay yolculuğunun gecikmesine sebep olmuş. Bu gecikmenin Nasa’ya maliyeti ise 500.000 dolar.
Havaların dengesizliği yüzünden bu ara herkes bu illetle uğraşıyor. Ben de onların arasındayım. “Ohh hala kış gelmedi ne güzel” diye diye, günlerdir zemheri zürefası gibi geziyorum. Sonunda inceden kendisini hissettirdi. Beni yataklara düşürmekle düşürmemek arasında ki ince çizgide ama ben de gözle görünür bir mücadele veriyorum. O beni ele geçirmeden, ben onu ele geçireceğim. Bu sefer kararlıyım. Her şey bir hapşurukla başladı. Hemen hamlemi yaptım. Piyonlarla başladım işe, Tylol Hot, ballı ıhlamur içtim. Baktım, ondan karşı hamle geliyor (terbiyesiz) hemen fili, kaleyi ve atı çıkardım. Onlar da portakal, greyfurt ve mandalina üçlüsü. Şimdi son hamlesini bekliyorum, bir hamle daha yaparsa, bol acılı çorba içerek şah deme hayalindeyim. Ne kadar ilaç alırsan al, onun kafasına göre takıldığını çok iyi bildiğim için ve her sene mutasyona uğrayıp bir üst modeliyle karşıma çıktığı için tylol hot dışındakilere itibar etmiyorum. O da iksir gibi mübarek. Bir de, şöyle bir şey okumuştum bir zamanlar “grip meşale gibidir, birine bulaştırmadan kurtulamazsın.” Bugün o işi de hallettim sanırım. Bu sefer ben kazanacağım.
Yani, demek istediğim öldürmeyen sürüm sürüm süründüren bu gribi ciddi almak lazım. Hangover hallerin, çeşitli kısımlarının (ne içtiğine bağlı) bir haftaya yayılmasına ben grip diyorum artık. Hiç değilse eğlenceli bir tanım. Bana yılda en az beş kere gelmezse içi rahat etmediği için, her türlüsünü yaşadım. Canıma okuduğu zamanlarda oldu. Kırmızı bir burun, dayak yemiş gibi hissettiren bir beden, travesti sesi, uyuşuk bir beyin, ateşler içinde yatarken görülen kabuslar (hiç unutmam bir keresinde, timsahın beni yediğini görmüştüm) kısaca; kendinden soğuma sebebi. Gözümü acilde açtığım zamanların başrol oyuncusu. Kimseden çekmedim bundan çektiğim kadar. Allahtan kronik değil.
Hayır anlamadığım olay, sene olmuş 2012, bu bilim uçan arabaları, ışınlanmayı falan hala keşfedemedi, kansere de çare bulamadı, ona da tamam ama grip yahu bu, insan hala şu gribe bir çare bulamaz mı? Bizim bir hap içip, bu olayı beş dakikada falan halletmemiz lazım artık. Anca uzaya seyahat yaptırsınlar. Biraz kendi dünya işlerimizle uğraşalım lütfen. İsviçreli bilim adamları, diş macunlarından ve kırışık önleyici krem işlerinden gribe çare bulana kadar ellerini ayaklarını çeksinler. Gönüllü donör de olurum. Bu kadar yaşanmışlığım var bununla. Ben de işe yararsa, herkese yarar.
Bir de, söylemeden geçemeyeceğim, grip olunca şefkat arıyorsun biraz. Anlamsız bir duygusallık annemi daha bir özlemem falan. Kedim bile yok tripleri. Bak yine anlamsız duygusallaştım ya. Neyse, bitiriyorum bu konuyu burada, zaten yazılar da bir bulanıklaşmaya başladı.
Yalnız, ses gitmeseydi iyiydi yaa.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder