Geçen hafta, annem Sim ve ben aldığımız iyi bir haberi kutlamak için ufak bir yemek yiyelim dedik. Seçimimiz evimize yakın olan Osmanlı mutfağıyla taaa Amerikalarda, Avrupalarda namına nam salmış “Hünkar 1950” oldu.
“Hünkar mutfağı’nda 1950’den bugüne zamanın silip yok edemediği zengin bir tat kültürü, babadan oğula elden ele geçerek lezzetine lezzet katıyor.” Diyorlar kendileri için. Hikayesi klasik ama benim sevdiğim klasiklerden. Hünkar’ın büyük dedesi Talip Ügümü 11 yaşında bulaşıkçılıkla başlamış bu işe. İlk lokantasını 1950 yılında Fatih’ de açmış. Sonra, oğuldan oğula, sonra o’nun oğluna bayrak teslimi olmuş. Şu an üçüncü kuşağın ellerinde Hünkar.
Türk ve Osmanlı mutfağını yaşatmakta ki azimleri gerçekten alkışlık. Bir de bizim fark etmemiz gereken bir şey var ki, o da Türk mutfağı’nın dünya mutfakları arasında yerini bulamamış olmasıdır. Şimdi hemen, “yeaaa” demesin kimse. Fransızlar’ın soslu saçma sapan yemeklerini, italyanların pizza ve makarna dışında yemekte pek de işe yaramadıklarını, o çinlilerin kabuklu, ne olduğu belli olmayan yemeklerini düşünecek olursak, Türk mutfağı’nın hak ettiği yerde olmadığını ağzımı doldura doldura söyleyebilirim. Bir onların yemeklerini getir gözünün önüne, sonra bizdeki dolmaları, imam bayıldıyı, hünkar beğendiyi, türlüyü… say say bitmez. Şimdi bir de onların tatlılarını düşün. Sadece yaş pastalar ve jölelenmiş meyveli tatlılar. Bizimkileri düşün. Aşure, sütlü kadayıf, baklava, fıstık sarma… o da say say bitmez. Bak ağzın sulandı bile. Yani, ben haklıyım bu konuda.
Neyse, konuya dönüyorum. Hünkar’ın servisi harika. Sıcak yemeklerin olduğu tezgaha giderek istediğin yemeği seçiyorsun. Yalnız, o tezgahı görme. Yemeklerden oluşan bir tabloya bakıyormuşsun gibi hissediyorsun. İşin güzel tarafı, tablo gerçek. Tatlı seçiminde de aynı uygulama var. Ben o akşam yemeklerden; ayvalı yahninin, zeytinyağlı dolmanın ve hamsili pilavın tadına baktım. Üçü de lezzet şöleniydi. Tatlılardan da kabak tatlısını ısrarla tavsiye ediyorum. Kabağın cinsinden midir nedir, hayatımda yediğim en güzel kabak tatlısıydı. Daha önceden giden birkaç arkadaşım islim kebabını çok övdü fakat ben denemediğim için yorum yapamıyorum. Senin yine de aklında bulunsun gidersen. İçecek menüsünde, alkollü içecek olarak rakı, şarap ve bira var. rakının ve şarabın her çeşidi mevcut.
Bilirsin sana kötü yer tavsiye etmem. Hünkar 1950’de, “Best 100 Restaurants of the World” listesindeki tek Türk restaurant. http://www.hunkarlokantasi.com/main.asp adresinden hem fiyat listesine bakabilir, hem de şubelerini görebilirsin. Bu arada yurt dışında yaşayan varsa, restaurant işlerine de girmeyi düşünüyorsa lütfen kebapçı açmasın. Türk mutfağı restaurantı işine girsin. Valla paraya para demez. Bir de, ben bile bıktım gittiğim her ülkede “kebap house” ları görmekten. Kebap işi tamam artık. Yurt dışında miadını doldurdu. Oysa böyle bir yer olsa, işi bambaşka yerlere götürür. Benden söylemesi ;)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder